this is us - dizi incelemesi

Golden Globe ödüllü dizilerden devam edelim o zaman :)
'This is us'taki Randall karakteriyle 'Sterling K. Brown 'TV dizilerinde drama dalında en iyi erkek oyuncu altın küre ödülü'nün sahibi oldu.
Gelelim dizinin künyesine;



This is us (TIU)
türü: komedi, dram
süre: 45 dakika
imdb puanı şu an için:8.8 (kalbimdeki puanı 8 hatta 7.8)
Amerikan dizisi

NBC kanalının dizilerinden olduğundan insanlar her an bir iptal gelebilir beklentisi içerisinde olsalar da 3. sezon izni alınmış (o kadar reytingi de görmezden gelemezlerdi herhalde) halen 2. sezonu sürmekte.

Eğer aşırı bilimkurgu izlemekten beyin devrelerinizi yaktıysanız, vurdulu kırdılı dizilerden de bunaltı geldiyse size sıcak çikolata gibi gelecek TIU. Öncelikle klasik Amerikan dizileri gibi değil, daha samimi, daha doğal. Gerçekdışı ve manasız birçok yeri olsa da isminin hakkını vererek herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir aile dizisi. En azından şunu söyleyeyim ailesiyle öyle ya da böyle bir sorun yaşayan herkesin sevebileceği bir dizi.

TIU sürükleyici fakat çok heyecanlı gitmiyor. İlk sezon daha akıcı iken gelişen olaylardan belki de habire flashback yapılmasından ötürü zaman zaman bunalabiliyorsunuz. (En azından ben bunaldım. Her ne kadar yukarıda klasik Amerikan dizileri gibi değil desem de bu habire flashbackler yapılması beni çok sıkmaya başladı. Sanki günümüz olayları çok sıkıcı gelin bakın geçmişe dönelim de olayları daha geniş bir açıdan yaklaşın işte o zaman seversiniz demenin yeni bir şekli gibi. Neredeyse flashback yapmayan yapım kalmadı.)

Tahmin edeceğiniz üzere bir ailenin hayatından kesitler izliyoruz TIU'da. Bölümlerin bazıları sadece tek bir karaktere ağırlık veriyor. Hatta 2-3 bölüm boyunca tek bir karakterin hayatı üzerinden gidebiliyor ve bir yerden sonra sıkılabiliyorsunuz. Örneğin her ne kadar Kate'in küçüklüğünden beri çektiği obezite problemi çok önemli ve yeterince değinilmeyen bir problemi gözler önüne serip empati kurmanıza yardımcı olsa da sürekli o sorunlu ruh halini izlemek yorucu olabiliyor. Ya da yaptığı şey aslında çok ağır olup sonradan karakteri oldukça sempatikleştirilmiş olan William ile ilgili de pek anlamlı duygular besleyemiyorum, çünki hem çok uzatıldı, adamın bütün hayat hikayesi en ince ayrıntısına kadar verilerek, hem de böyle bir şey yapan birisinin sonradan bu samimiyet çerçevesine girmesi olanaksız gerçek hayatta.

Bu diziye kim komedi dedi gerçekten çok merak ediyorum ve kendisiyle tanışmak istiyorum. Evet birkaç komik espri yok değil (her dizide olduğundan fazla değil) fakat bunlar izleyen hemen hemen herkesin hüngür hüngür ağladığı en azından hüzünlendiği ağır bir dram dizisini komedi yapmaz!

Dizide 80'lere bolca flashbackler yapılıyor. Klasik ışık, renk, müzik ve çekim düzenlemeleri ile bugünün içinden eski bir şeyi izler gibi hissediyoruz o açıdan başarılı (ve genelde bu şekilde yapılıyor geçmiş ile ilgili sahneler dizilerde, filmlerde) ancak acaba ışık ve renk oyunları yapmaksızın ortam ve müzik ile o yılları canlandırsalar acaba daha mı iyi o anın içine gireriz diye düşünüyorum. Neticede 80'lerde ya da diğer eski yıllarda sarı ya da retro ışıklar altında gezmiyorduk. Eski çekilmiş fotoğraflardaki gibi giyinilmesine karşı değilim ama o ışığın verilmesi bazen sıkıcı olabiliyor.

Dizideki müzikler de genel olarak başarılı, ayrıca psikoloji ile ilgilenenlerin TIU'ı mutlaka izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Tek düşünen ben de değilim ünlü psikolog, terapist Prof. Dr. Jeffrey Kottler'ın da verdiği eğitimlerde bu diziyi önerdiğini ayrıca alakalı alakasız birçok ünlü isim tarafından da izlenilmesinin tavsiye edildiğini belirteyim.
Diziyi izlerken geniş aile hem çok hoşunuza gidiyor hem de o kaos korkutuyor ama en azından "kardeş şart" diyenleri bir kez daha haklı çıkaracak nitelikte. (hoş, tek büyüyen ben diziyi izlemeden de bu tavsiyeyi verebilirim size!)
Dizi hangi diziye benziyor derseniz konu olarak çok alakası olmasa da aile dizisi olması, samimi ve aynı zamanda gerçek dışı olması açılarından "siz feet under" ile aynı klasmanda tutabiliriz.

Şu ana kadar neredeyse hiç spoiler vermeden yapmış olduğum yorumların spoilerlı kısımlarına geçelim :)

Sanırım dizide en sevdiğim karakter Toby. Chris Sullivan'ın sempatikliği ile karakterin sıcaklığı birleşmiş ve belki de gerçek hayatta hiç bulunamayacak kadar mükemmel sevgili karakterini canlandırıyor. Seviyorum seni Toby!

Üvey zenci kardeşleri ile aralarında hep bir mesafe olması insanı içten içe çok üzüyor. Sonradan evlat edinilse anlarım ama doğduklarından itibaren birlikte olup nasıl böyle birbirlerine uzak yetişirler anlayamıyorum.

Her ne kadar bazen sıksa da olayları ve karakterleri flashbacklerle oturtuyorsunuz. Flashbackler olmasa zaten dizinin 2/3 si olmaz, günümüz olayları belki o kadar keyif de vermez...

Kate'in "tüm hayallerimi yemiş gibiyim" sözü insanı gerçekten sarsıyor. Obezite problemini ve yaşadıklarını derinden hissediyorsunuz.

Jack ve Rebecca'nın sık sık kavga etmeleri içimi bunalttı.

Kate ve Kevin'ın ilişkileri gerçek olamayacak kadar güzel. Madem içinizde bu kadar güzel bir sevgi vardı azıcık da diğer kardeşinize de verseydiniz o sevgiden diyesi geliyor insanın.

William'ın cenaze törenini torunlarının hazırlamasını vasiyet etmesi çünki kasvetli ve sıkıcı olmasından ziyade parti gibi olmasını istemesi fikir olarak çok hoşuma gitti. Parti-cenaze hiç fena fikir değil. Hatırlatın da vasiyetime ekleyeyim.

Randall'ın her zenciyi ailesi sanması insanın içini acıtıp sinirlerini bozuyor. Ayrıca Kevin'ın ona sürekli kötü davranması ve bir sıkıntı içinde büyümeleri de çok üzücü.

Amerikan dizilerindeki genel gerçeküstü gidişata bakacak olursak yarın bir gün Jack'in de ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz. Kim bilir?

Sanırım en gıcık olduğum karakter Rebecca. Zaten Rebecca gıcık olunmak için yaratılmış bir karakter diye düşünüyorum. Zira onun iç dünyasına tam manasıyla yer verilmediği gibi falsolu o kadar çok davranışı var ki bir yerden sonra varlığı rahatsız ediyor. Tamam hali vakti yerinde olan aileni bırakıp bu fakir adama (Jack'e) kaçmış (neredeyse) olabilirsin ama neden bütün hayatını bunun acısını çıkarmak ister gibi yaşatıyorsun? Miguel ile Rebecca'yı da birarada görünce insan ister istemez daha da rahatsız oluyor ve kafadan kurmaya başlıyor.

Kate'i de çok suçlamamak lazım ne de olsa Rebecca'nın kızı, bu sorunlu ve kaprisli ruh halini kimden alacaktı başka?

Neticede This is us'ı çok sevdiğim söylenemez ama kafa rahatlatıyor, çok fazla düşünüp de kurmanız gerekmiyor, çerez gibi izliyorsunuz eski Türk aile dizileri gibi. Hayranı çok, farklı bir tür arayışı içerisinde iseniz izlemenizi tavsiye ederim.

Sevgiler,
Bol dizili günler :)

Yorumlar

Popüler Yayınlar