altered carbon - dizi incelemesi

Merhabalar, 
Bugünün konusu Altered Carbon. Richard Morgan'ın aynı adlı romanından uyarlanmış yeni bir Netflix dizisi. 


Altered Carbon
Amerikan Yapımı bir Netflix dizisi
Süre: 1 saat
Imdb puanı: 8,3
Türü: dram, bilim-kurgu, korku
Yılı: 2018



Dizinin konusu; günümüzden yaklaşık 300 yıl sonrayı anlatıyor. Yaşam kaynağı olan karbonun değiştirilmesiyle birlikte bilincin dijitalize edilip aktarılabilmesi, dolayısıyla insan bedeninin önemsizleşmesi. Yeterince zenginsen Tanrıcılık oynayıp bir ölümsüz gibi dilediğince beden değiştirip, hayatını yaşayabileceğin bir teknoloji düzeyine ulaşmış olmak. 
Bir yandan da yıldızlararası savaşçı olan Takeshi Kovacs'ın 250 yıl boyunca hapsedilip tamamen yabancı olduğu bir gelecekte uyandırılması ve kendisine bir cinayeti çözerse bolca parayla birlikte yeni bir yaşam şansı vaad edilmesi. 



Dizi şu ana kadar Netflix'in en pahalı yapımı imiş. Hatta GOT'tan bile daha pahalı olduğu iddia ediliyor ki bence mümkün değil. Şahsi fikrim (belki biraz ağır olacak ama) dizi bilim kurgu severlere hakaret niteliğinde. İki hologram, led ışık koyup (Cem Yılmaz'ın komedi filmlerinde de var!) bilinç aktarımı, beden değiştirme kavramlarını irdeleyen her şeyin bilim kurgu kategorisine girmemesi gerektiğini düşünüyorum. Tür olarak; aksiyon olur, dövüş olur ya da romantik bile olur ama izlerken bilim kurgu kategorisi için olmamışlığı çok yoğun bir şekilde hissediyorsunuz ne yazık ki. (Ayrıca çok çılgın bir bilim-kurgu hayranı olduğumu ve diziye çok büyük hayallerle başladığımı da belirtmeme gerek yok sanırım.)

Dizinin asıl konusu gizem, beden değiştirme ya da bilinç aktarma üzerine olmaktan ziyade yaşamla çok da bir bağı kalmamış olan ana karakterimizin bir kadın sayesinde hayata tekrar bağlanması ve eski gücüne kavuşmaya çabalaması diyebiliriz. Sıkıntı şu ki; Ece Sükan'ın kopyası Kristin Ortega o kadar sıkıcı ve sığ ki sizi bir türlü hikayeye bağlayamıyor. Bir yerden sonra ortaya çıkan hastalıklı kızkardeş Kawahara'dan umutlanıyorsunuz fakat o da sonuç vermiyor. 
Bir yandan da bu teknolojiye geldik ama bedene değil ruha aşık olunmalı vurgusu yapılırken, aslında bedenlerarası sıkışıp kalmış, sürekli aynı hataları yapıp kısır döngüye girmiş bilinçlerin dramını izliyoruz diyebiliriz. 

Ölümün modası geçmiş, insan bedenleri takas edilebilir hale gelmiş iken bir yandan dindarların buna karşı çıkması da önemli bir vurgu diye düşünüyorum. Fakat bu konuya da diğer önemli konular gibi çok az değiniliyor ve hızlı bir şekilde geçiliyor. Dizinin ana problemi de bu başta izleyiciye hiçbir şey vermeyip ilerledikçe anlamanız bekleniyor. Sonra da bir bölüm geliyor baştan beri vermediği her şeyi çat çat üç dakikada önüne seriyor. Yoksa beden değiştirmeyi de "bir oyuncuya bağlanmayalım, canımız ister belki değiştiririz" diye mi kullanıyorlar acaba diyen bir ruh haline giriyorsunuz ister istemez. Yani o pahalılığıyla övünülen yapımdan inanılmaz bir ucuzluk akıyor. 

Diğer bir sıkıntı dizide zerre sürükleyicilik olmaması. Tempo sürekli değişiyor. Kimi yerlerde gereksiz hızlı giderken bir bakıyorsunuz ağır bir tempoya girilmiş, uzatılmış sahneler ve dialoglar mevcut, bırakıp gidesiniz geliyor. Ne yazık ki huyumdur bir şeyi yarım bırakamam. Fakat zevkle izlemek ayrı mecburiyetten izlemek apayrı. 
Derinlemesine işlenmemiş karakterler de insanın gözüne batıyor. Yani aslında bu kadar derin bir konu ancak bu kadar sığ ve hafif bir şekilde işlenirdi diye düşünüyorum. 
Bir de sırf yerleştirmiş olmak için yerleştirilmiş çıplaklık ve cinsel ögelere ne demeli? Sakın yanlış anlaşılmasın yerinde ve hatta bazen fazla çıplaklık bazı yapımlara çok yakışıyor. Ama buradaki o olmamışlık insanı çok rahatsız ediyor. 

Genel itibariyle 2. sınıf yapımlar arasında yerini alacağını düşünüyorum. Tek beğendiğim kısım Raven Hotel, resepsiyonist ve yapay zeka muhabbetleri ki o bölüm de çok sınırlı kalmış. Daha detaylandırılabilirdi diye düşünüyorum. Kalbimdeki puanı ne yazık ki 6. 

İyi seyirler

Yorumlar

Popüler Yayınlar